Milli Edebiyat Döneminde Göstermeye Bağlı Edebi Metinler
İkinci
Meşrutiyetin ilan edilmesiyle birlikte başlayan tiyatro çalışmaları Millî Edebiyat döneminde devam etmiş ve bu dönemde özel tiyatroların
yanında ilk resmi tiyatromuz Darülbedâyi-i Osmânî 1914'te
kurulmuştur. Modern tiyatronun bütün özelliklerine sahip olan bu
kurum, oyunculuğu bir meslek edinecek sanatçıları yetiştirmek için bir
okul olarak düşünülmüştür. Ayrıca bu okulda, gelecekteki Türk
operasının temellerinin atılması da hesaba katılarak müzikli tiyatro
eserlerinin oynanabilmesi için tiyatro bölümünün yanında bir de müzik
bölümü olması ve tiyatronun iki koldan geliştirilmesi düşünülmüştür. Bu
düşünceler doğrultusunda gerekli çalışmalar yapılmış, öğrenciler
seçildikten sonra eğitime başlanmıştır. Fakat I. Dünya Savaşı'nın
başlaması bu okullardaki eğitim çalışmalarını olumsuz yönde
etkilemiştir. Hatta bu gibi olumsuzluklar yüzünden perdelerini ancak 20
Ocak 1916'da açabilmiştir. Bu tiyatroda sahnelenen ilk eser ise
Hüseyin Suad'ın "Çürük Temel" uyarlaması olmuştur. Bu oyunun ardından Halit Fahri'nin "Baykuş" adlı
telif eseri sahnelenmiştir. Savaş koşulları Darülbedayi'nin
çalışmalarını olumsuz yönde etkilemekle birlikte, çalışmalara aralıklı
olarak devam edilmiş ve bu kurum varlığını Cumhuriyetin ilanından
sonra 1926'da kurulan İstanbul Şehir Tiyatroları'na kadar devam
ettirmiştir.
Darülbedayi'nin
kuruluş amaçlarından biri de telif oyunlar yazılması konusunda
yazarları teşvik etmektir. Çünkü bu döneme kadar yurdumuzda tiyatroya
yeterli ilgi gösterilmemiş, bundan dolayı bu sanat dalıyla ilgili
çalışmalar zayıf kalmıştır. Bunda genç yazarların daha çok hikâye ve
romana ilgi duymalarının da önemli etkisi olmuştur. Sonuç olarak,
teşvikler işe yaramış ve genç yazarlarımız 1915'ten sonra piyesler
yazmışlardır. Bu yazarlarımız işe, hafif Fransız komedileri ile
başlamışlardır. Darülbedayi'nin etkisi altında kalan yazarlarımızın
büyük bir bölümü, hafif komediler ve vodviller yazmışlardır. Kimi
sanatçılar ise şair olmalarından dolayı manzum dramlar kaleme almışlar,
böylece Abdülhak Hamit'in temsil ettiği "manzum dram" geleneğine
yeniden dönülmüştür. Tiyatromuzun uzun bir geçmişi olmamasından dolayı,
bu dönemde kaleme alınan tiyatro eserlerinde teknik yönüyle
mükemmelliğe ulaşılamamakla birlikte, söz konusu eserler dil ve üslupta
doğallığı yakalamıştır.
Millî
Edebiyat döneminde İbnürrefik Ahmet Nuri ve Müsahipzade Celal, sadece
tiyatro türünde uğraş veren sanatçılar olarak dikkati çekerler. Bunların
dışında dönemin tanınmış hikâye ve roman yazarları da tiyatroya ilgi
duymuş, pek çok eser vermişlerdir. Şimdi de bu dönemde yazılan tiyatro
eserleri ve yazarları hakkında kısaca bilgi verelim.
Türk edebiyatının tanınmış roman ve hikâye yazarlarından Reşat Nuri Güntekin'in, oyunlarında genellikle sosyal konulara ağırlık verdiği, evlilik ve aile yapısıyla ilgili temaları işlediği görülür. "Eski Şarkı, Hançer, Taş Parçası, Bu Başka Gece, Balıkesir Muhasebecisi" bunlardan bazılarıdır.
Musahipzade Celal ise
bu dönemde yalnızca oyun yazması ile dikkat çeken sanatçılardan
biridir. Eserlerinin konusunu genellikle Osmanlı tarihinden alır.
Yazmış olduğu oyunlarda, çeşitli dönemlerin yaşamını âdet, inanç ve
anlayışlarını yansıtmaya çalışmıştır. "Köprülüler, İstanbul Efendisi, Kaşıkçılar, Yedekçi, Atlı Ases, Aynoroz Kadısı Kafes Arkasında" eserlerinden birkaçıdır.
Dönemin ilk manzum piyesi "Baykuş" Halit Fahri Ozansoy tarafından
yazılmıştır. Sanatçının, bu dönemdeki tiyatro yazarları arasında önemli
bir yeri vardır. Onun tiyatro eserlerinde, şiirlerinde olduğu gibi
hüzün ve mistik temalar ağır basar.
Halit
Fahri Ozansoy, asıl kişiliğini şiirde göstermekle birlikte Millî
Edebiyat döneminde oyunlar da kaleme almıştır. Sanatçının ilk telif
eseri olan "Baykuş" Darülbedayi tarafından sahnelenmiştir. Bu eser,
Darülbedayi'nin sahneliği ilk manzum eser olması ve Ziya Gökalp'in
etkisi ile tiyatroda da Anadolu'ya olan yönelişi yansıtması açısından
büyük bir önem taşır. Oyunları: "Baykuş, Sönen Kandiller, Hayalet, Bir dolaptır Dönüyor, On Yılın Destanı, İlk Şair, Nedim" adlı eserleridir.
Millî Edebiyat döneminin ve Beş Hececilerin en önemli şairlerinden biri olan Faruk Nafiz Çamlıbel, tiyatro ile de ilgilenmiş, manzum ve nesir olarak çeşitli oyunlar yazmıştır. "Akın, Canavar, Öz Yurt, Kahraman, Ateş, Yayla Kartalı" adlı
oyunları ile dikkat çekmiştir. Bu oyunları içinde, manzum olarak
yazılan ve olayların "İstemi Han'ın kişiliği etrafında örgülendiği
"Akın" sanatçının önemli oyunlarından biri olarak kabul edilmektedir.
İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci ise bu dönemde komedileri ve Fransızcadan yaptığı uyarlamalarıyla dikkati çeken sanatçı olmuştur. Eserlerinden bazıları "Gücü Gücü Yetene, Fırsat Yoksulu, Kısmet Değilmiş, Mavi Sakal'ın Sekizinci Karışadır.
Romanları ve hikâyeleri ile tanınan Aka Gündüz Millî
Edebiyat döneminde çeşitli oyunlar da yazmıştır. Sanatçı, eserlerinde
genellikle yurtseverlik temasını ele alıp işlemiştir. Başlıca oyunları "Yarım Türkler, Muhterem Katil, Mavi Yıldırım, Beyaz Kahraman, Yarım Osman"dır.
Bu sanatçıların yanında, bu dönemde tiyatro türünde az sayıda da olsa eser veren sanatçılar vardır. Bunlar arasında Ömer Seyfettin "Mahcupluk İmtihanı"; Halide Edip'in "Kenan Çobanları", "Maske ve Ruh"; Yakup Kadri'nin "Veda", "Sağanak"; Salih Zeki'nin "Mağara", "Hallac-ı Mansur" adlı eserleri sayılabilir.
Millî
Edebiyat döneminde pek çok piyes yazılmış, Faruk Nafiz'in "Akın", Halit
Fahri Ozansoy'un "Baykuş" gibi eserleri manzum olarak yazılmıştır.
Reşat Nuri ise "İstiklal" piyesini nesir (düz yazı) biçiminde yazmıştır.
Bunun nedeni ise Reşat Nuri'nin romancı ve öykücü olması, Faruk Nafiz
ve Halit Fahri'nin ise şairlik yönlerinin ağır basması olarak
düşünülebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder